Avrupa’da uzun süredir gelişmekte olan “yeşil enerji” tabiri ve bunu sağlayacak olan menşe garantisi ve diğer bir ismiyle menşe sertifikası ve özellikle enerji tüketicilerine “yeşil enerji” tüketme tercihi sunulmasına yönelik çalışmalar, Türkiye için son zamanlarda hız kazanmıştır.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez 2020 yılının başlarında yapmış olduğu açıklamada, “Biz her zaman yerli ve yenilenebilir enerjiden yana olduk. Rotamızı, hedeflerimizi ve politikalarımızı bu felsefeyle belirledik. Sadece yerli ve yenilenebilir kaynaklı enerji üretimini değil, aynı zamanda kullanımını da yaygınlaştıracağız. Bu amaçla isteyen tüketiciler için yenilenebilir enerji tarifesi üzerinde çalışıldığını daha önce söylemiştik. Bu tarifeyle, sadece yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriği tüketmek isteyen kullanıcılara bu fırsatı vereceğiz. Tarife ile ilgili çalışmalar sürüyor.” ifadelerini kullanmıştı.
Bu açıklamaların ardından gözler, tarife ile ilgili ortaklaşa çalışmalar sürdüren EPDK, EVÇED ve EPİAŞ’a çevrilmişti. EPDK Başkanı Sayın Mustafa Yılmaz, 26.06.2020 tarihinde EPDK’nın internet sitesinde yer verilen açıklamasında “Yenilenebilir enerjiden üretilen elektriği kullanmak isteyen tüketiciler için fırsatlar olacak. Bu konuda yeni bir vizyon açacağız ve enerji borsamızın yeni enstrümanı yeşil sertifika ürünleri olacak” ifadelerine yer vermişti. Bu olayın hemen ardından, 01.07.2020 tarihinde, EPDK tarafından “Elektrik Piyasasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi Yönetmelik Taslağı ile Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağının görüşe açılması” başlıklı duyurusuyla artık uzun yıllardır süren teorik süreçleri pratiğe taşımakta önemli bir adım atılmıştır.
Bu gelişmelerin akabinde, 28.07.2020 tarihli 31199 sayılı Resmi Gazetede Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi, bu derecede gündemde dikkat çekerken, yenilenebilir enerji kaynaklarının belgelendirilmesine yönelik çalışmalar ve hukuki temellerinin anlaşılması da önem arz etmektedir. Menşe garantileri gibi küresel bir kayıt sistemini incelerken enerji mevzuatını merkeze almak şartı ile yerel ve bölgesel uyumlaştırma politikaları başta olmak üzere, akıllı sözleşmeler üzerine inşa edilen “enerjide dijitalleşme” faaliyetlerinin ön planında yer alan kayıt zinciri (blockchain) uygulamalarından, dünyadaki yeşil sertifika uygulamalarına, yenilenebilir enerji, karbon ayak izi ve sürdürülebilirlik politikalarına, işletme, yönetim, ticaret, uygulama ve talep tarafına kadar çok geniş perspektifteki paradigmaları dikkate almak gereklidir.
Menşe Garantisi Sisteminin üç temel hedefi bulunmaktadır. Bunlar:
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretilen elektrik enerjisinin üretimin nihai tüketici noktasına kadar kaynak takibinin yapılması;
Tedarikçisini seçme hakkına sahip serbest tüketici durumundaki son kullanıcıların yeşil elektrik tüketim taleplerine etkin bir şekilde cevap verebilecek ürünlerin geliştirilmesi;
Yeşil enerji sertifikalandırılmasını resmi olarak gerçekleştirilerek mekanizmanın sağlanmasıdır.
Yukarıda da değinildiği üzere, “elektrik üretim ve tüketiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması ve çevrenin korunması amaçlarıyla, tüketicilere tedarik edilen elektrik enerjisinin belirli bir miktarının veya oranının, lisans sahibi tüzel kişiler tarafından yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğinin takibi, ispatı ve ifşa edilmesi ile tüketicilere yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisini belgelendirmek suretiyle tedarik etmesine imkân sağlayan bir yenilenebilir enerji kaynak garanti sisteminin oluşturulması ve bu sistemin ayrım gözetmeyen, objektif, şeffaf bir şekilde işletilmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla” 01.07.2020 tarihinde EPDK tarafından kamuoyunun görüşüne açılan Elektrik Piyasasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi Yönetmeliği’ne dair taslak metin, söz konusu uyumlaştırma hedeflerinin önemli bir adımıdır.
Bilindiği üzere üretilen her elektrik, ulusal dağıtım ağına entegre olmakta ve bu andan sonra tüketilen enerjinin hangi üretim kaynağından temin edildiğinin bilinmesi mümkün olmamaktadır. Örneğin İstanbul’da TV izlenmesine imkan veren elektriğin, Keban Barajı’nda mı üretildiğini yoksa Balıkesir’deki rüzgar enerjisi santralinde mi üretildiğinin saptanması mümkün değildir. Menşe Garantisi adı verilen yenilenebilir enerji sertifikaları, bir başka adı ile Yeşil Sertifikalar; tüketilen elektriğin kaynağının belirlenebilmesini mümkün kılan belgelerdir. Menşe Garantisi sistemiyle tüketicilere kaynağı ispat edilmiş bir yenilenebilir kaynaklı elektrik sunulabilmesinin sağlanmasının yanı sıra, bu sayede yeşil elektrik tüketmek isteyen tüketicilerin yeşil elektrik talepleri karşılandığı gibi yenilenebilir enerji yatırımcılarına da ilave bir getiri sağlanabilmektedir.
Menşe Garantisi sunan sertifikalar (Yenilenebilir Enerji Sertifikası), bir megawatt-saat elektriğin uygun bir yenilenebilir kaynaktan üretildiğinin kaydını yapan ve elektrik tedarikinin şebekeye hangi yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edildiği hususunu doğrulayan sertifikasyona verilen isimdir.
Gönüllü bir sistem olan Menşe Garantisi, Sera Gazı Protokolü Kapsam 2 Kılavuzu’na uygun ve sera gazı emisyonlarını azaltmak ve sürdürülebilirlik derecesini yükseltmek için etkili ve tanınmış bir araç olup, Yenilenebilir Enerji Devrimi’nin önemli sertifikasyon sistemlerinden biridir. Ürettikleri elektriğin yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş olduğu konusunda yenilenebilir elektrik üreticilerine elektriği satarken kanıt sağlamak ve tüketiciye bunun sunulması, Menşe Garantisinin başlıca amacıdır.
Menşe Garantilerinin tüketiciye çifte sayımdan kaçınıldığının garantisini verebilmesi de bu sertifikayı tercih edilir yapan bir başka özelliğidir. Menşe Garantileri, bu sebeple elektronik bir sertifika olarak karşımıza çıkmaktadır. Menşe Garanti Sertifikalarının elektronik olması, sahtekârlığa karşı garanti sağlamak, çok sayıda sertifikanın yönetilmesi için yönetilebilir bir ortam sağlamak (şu anda her yıl 60 milyondan fazla sertifika verildiği bilinmektedir) ve uluslararası ticareti kolaylaştırmak gibi çoklu hedeflere dayanmaktadır.
Yurtdışı literatürde Guarantee of Origin (GoO) olarak geçen Menşe Belgesi ayrıca Menşe Şahadetnamesi, Yeşil Etiket gibi kavramlarla da ifade edilmektedir. Avrupa Birliği’nin 2009/28/EC Direktifi’nin 15. maddesi’ne göre Menşe Garanti Sistemi “elektrik tüketicilerine tükettikleri enerjinin kaynağının belirlenmesini sağlamak, şeffaflık ve hesap verebilirliği artırmak, mükerrerliği engellemek” amaçlarını gütmektedir.
Yukarıda bahsedildiği üzere Menşe Garantisi, yenilenebilir enerji kaynaklarından MWh (megawatt-saat) elektrik üretildiğini garanti eden yeşil bir etiket veya izleyicidir. Bir şirket Menşe Garanti Sertifikası aldığında, teslim edilen veya tüketilen elektrikle ilgili belgeler olarak, menşe garantileri elektronik sertifika sicilinde iptal edilir. Düzenleyen Kurumlar Birliği (AIB) tarafından sağlanan Avrupa Enerji Sertifika Sistemi (EECS) ile standardize edilen Menşe Garanti Sistemi; mülkiyetin izlenmesini, taleplerin doğrulanmasını ve menşe garantilerinin sadece bir kez satılmasını ve mükerrerliğin yapılmamasını sağlamaktadır.
Yaklaşık 20 yıllık bir ilerlemeden sonra Avrupa Birliği, şu anda menşe garantilerinin niteliklerini ve ayrıca menşe garantisi verilmesi, transferi, iptali ve sona erdirilmesi ile ilgili süreçleri nispeten anlaşılır, eksiksiz ve özgün bir şekilde tanımlayan bir standardı (CEN EN 16325) benimsemiştir. Yakın bir tarihte benimsenen Avrupa Birliği yasal çerçevesi, Üye Devletlere menşe garantilerini bu standarda göre düzenleme yükümlülüğünü getirmektedir. Uygulamanın menşe garantisi sürecini üye devletlerde (şu anda AIB üyesi olmayan üye devletler dahil) yeknesak hale getirmesi beklenmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliği yasal çerçevesi (ve elektrik Menşe Garantilerine ilişkin CEN standartları) gibi en iyi uygulamalarla menşe garantileri için kural koyucu bir yasal çerçeveyi benimsemesinin ulusal düzeyde etkin bir menşe garantisi piyasasının geliştirilmesi konusunda hiç şüphesiz önemli avantajları olacaktır.
2001/77/EC Direktifi ile uygulamaya konulan bir MG sistemini 1. YEK Direktifi (5. madde) çok güzel özetlemektedir: Direktif’in 5. madde hükmü Menşe Garantisi sistemini, “Elektriğin üretildiği enerji kaynağı ve üretim tarihleri ve yerlerinin bir Menşe Sertifikasında yer alması gerekmektedir. Hidroelektrik tesisler için Direktif’te Menşe Garantilerinin santral kapasitesinin de belirtilmesi gerekmektedir.” şeklinde tanımlamıştır.
Enerji dönüşümünde, talep yönetimi, depolama, akıllı şebekeler, öz üretim ile demokratikleşen enerji değer zincirinde aktif hale gelmiş katılımcılar, tarife çeşitliliğinin ve seçeneklerin artması, hedging imkânlarının artması, azalan enerji maliyeti riski, enerji verimliliğinin ve sürdürülebilirliğin ön plana çıkması ile küresel hedeflere katkı gibi sebepler, enerji sektöründe nihai tüketicilerin rolünü güçlendirmiştir.
Nitekim, nihai müşteriyi hedef alarak düzenlenen 2. YEK Direktifi (2009/28/EC Direktifi) özellikle doğruluk ve güvenilirliğe vurgu yaparak, Menşe Garantisini şu şekildeki bir tanımlamaktadır: “Bir ‘Menşe Garantisi’ sadece belirli bir enerji payı veya miktarının 2003/54/EC sayılı Direktifin 3(6) Maddesinde öngörüldüğü gibi yenilenebilir kaynaklardan üretildiği konusunda son müşteriye kanıt sağlanmasını amaçlayan bir elektronik belge anlamını taşımaktadır.” 2. YEK Direktifi’nde Menşe Garantilerinin yegâne amacının belirli bir enerji payı veya miktarının yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş olduğu konusunda nihai müşterilere bilgi verilmesi olduğu tekrar vurgulanmaktadır.
Diğer yandan, AB Müktesebatı ile uyum içinde olan mevzuatımızın 8 Mart 2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yönetmeliğinde Hibrit Enerji sistemlerine yer verilerek ilgili mevzuatın AB ile uyumlu hale getirildiği söylenebilir.
Avrupa Birliği mevzuatı kapsamında değerlendirildiğinde, Menşe Garantisi bir yenilenebilir elektrik kaynağından elektrik üreticisinin talebi üzerine düzenlenir. Bu nedenle Menşe Garantisi, gönüllü bir mekanizma olmaya devam etmektedir. Ayrıca Menşe Garantisi, 1 MWh’lik standart bir hacim için düzenlenir. Üretilen her enerji birimi için en fazla bir Menşe Garantisi düzenlenir. Menşe Garantisi, ilgili enerji biriminin üretiminden sonraki 12 ay içinde düzenlenir ve kullanıldığında iptal edilir.
İklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde, düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesine ilişkin hedefler, insanların yaşam biçimlerini, üretim ve imalat yöntemlerini değiştirecek köklü bir dönüşüm öngörmektedir. Avrupa Yeşil Anlaşması hedefi olan iklim tarafsızlığı sadece Avrupa’yı değil tüm dünya ülkelerindeki enerji politikalarını, sağlık ve tarımla ilgili yatırımları, su kaynaklarının kullanımını, gıda güvenliğini, büyüme stratejilerini, düşük karbonlu ekonomiye geçiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini doğrudan etkileyebilecektir. Birleşmiş Milletler çatısı altında uluslararası çabalar küresel ısınmayı 1,5 derece artış ile sınırlandırmaya yönelik eylemler üzerine odaklanmaktadır. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2005-2012 döneminde uygulamaya geçebilen Kyoto Protokolü, 2020 itibariyle uygulamada olan Paris Anlaşması iklim değişikliğine azaltım, uyum, teknoloji transferi gibi başlıklarda “Yeşil Ekonomi” hedefini ortaya koyan yasal zeminlerdir. Yeşil ekonomi, yeni bir ekonomik dalgadır. Bu yeşil ekonominin, azaltım (mitigation) başlığında yer alan önemli unsurlarından biri de emisyon ticaretidir.
EVÇED Başkanı Sayın Dr. Oğuz Can’ın bir sunumunda, “Covid-19 süreci Dünyamızın aslında çok da büyük olmadığı, Çin’in Wuhan eyaletinde pazarda alışveriş yapan bir insanla, İtalya’nın Milano şehrinde maça giden insanların, Brezilya’nın Sao Paolo şehrindeki şeker kamışı çiftçisinin; birbirine bağlı olduğunu ve doğa ile iyi geçinmemiz gerektiğinin dramatik ve üzücü bir delili olarak tüm tazeliğiyle önümüzdedir. Ekonomik olarak da küresel bir ekonomik daralmayı tetiklemiştir” açıklamaları akabinde “Yeni normale geçişte en güçlü kurum ve kuruluşların değil; en adapte olan kurum ve kuruluşların ayakta kalabileceğini” vurgulayarak paylaştığı “Yeşil büyüme yerine, yeşil toparlanma” sözlerini kullanmıştır. Uluslararası Enerji Ajansı’nın Başkanı Sayın Dr. Fatih Birol tarafından Haziran 2020’de hazırlanan Enerji Sektörü İçin Sürdürülebilir Toparlanma Planı Raporu, adından da anlaşılacağı üzere, literatürel anlamda yeşil toparlanma ifadesine, daha sık rastlayacağımızın bir başka örneğidir. Yine Uluslararası Enerji Ajansı’nın hükümetlere temiz enerji inovasyonunu enerji politikalarının kalbine entegre etmelerini öneren 3 Temmuz 2020 tarihli Enerji Teknolojisi Perspektifleri Özel Temiz Enerji İnovasyonu Raporu’nda enerji güvenliğini artırırken net sıfır emisyon sağlanmasının amaçlanmasını önermiştir.
Karbonsuzlaşma bir başka deyişle karbon nötrlüğü (climate-neutral) olarak nitelendirilmektedir. Sıfır karbon anlamına gelen iklim nötrlüğü, tüm karbon emisyonlarının atmosferden karbondioksitin uzaklaştırılması ve depolanması süreci olan karbon tutma ile dengelenmesi gerektiği anlamına gelir, bir başka deyişle sıfır karbondur. İklim değişikliği, küresel ısınma, karbon ayakizi gibi çevresel sorunlar, günümüzde göz ardı edilemeyecek bir seviyeye ulaşmıştır. Bu sorunların en büyük kaynağı ise şirketlerin fosil yakıt tüketimleri sonucu atmosfere çok büyük miktarda sera gazı salmalarıdır. Sürdürülebilir bir geleceği hedefleyen iklimle mücadele politikaları çerçevesinde, Avrupa Birliği, şirketlerin çevresel konularda raporlama yapmasını zorunlu kılan “Non-Financial Reporting Directive” adlı Yönergesi gibi regülasyonlar ile sıfır karbonlu bir geleceğe geçiş için şirketlere hedef göstermektedir. Karbon Saydamlık Projesi, resmi kullanımıyla CDP (Carbon Disclosure Project) iklim değişikliği ve küresel ısınmanın en büyük nedeni olan sera gazı salımlarının büyüklüğünü öğrenip paylaşarak hem şirketlerin karbon salımını azaltmaları için aracı olur hem de yatırımcıların doğru tercihler yapmaları için onlara faydalı bilgiler sunan bağımsız ve uluslararası bir kuruluştur.
Avrupa Birliği, 2020 için sera gazı emisyonlarını azaltma hedefini tutturmaya devam ederken, 2030 iklim ve enerji hedeflerine ulaşmak için temel yasaları ve önlemleri uygulamaya koymaktadır. 2050 yılına gelindiğinde, Avrupa, dünyanın ilk iklim tarafsızlığına sahip kıtası olmayı hedeflemektedir. Ülkemizde de birçok şirket, karbon salınımını azaltmak ve sürdürülebilirlik katkılarını geliştirmek için çalışmaktadır. Aynı şekilde bu şirketler Küresel Raporlama Girişimi (GRI) gözetiminde hazırlanan ve sürdürülebilirlik kamuoyu aydınlatma veri tabanına (SDD) dahil edilen yıllık sürdürülebilirlik raporları yayınlamaktadırlar. Karbon salınımının azaltılması konusunda raporlamada bulunan kuruluşların otomotiv, havacılık, kimyasallar, ticari hizmetler, taş, inşaat, inşaat malzemeleri, dayanıklı tüketim malları, enerji, teçhizat, finansal hizmetler, yiyecek ve içecek ürünleri, sağlık ürünleri, sağlık hizmetleri, lojistik, medya, metaller, çeşitli perakendeciler, teknoloji donanımı, telekomünikasyon, tekstil ve konfeksiyon gibi çok çeşitli sektörlerde faaliyet göstermelerinin bir diğer önemi de bu geniş yelpazenin aynı zamanda Menşe Garanti Sistemi’nin potansiyel müşterileri olacak olmalarıdır.
Nitekim, Uluslararası Enerji Ajansı’nın Kurtarma Planı diye adlandırdığı Haziran 2020’de yayımlanan UEA’nın Sustainable Recovery Plan olarak anılan raporda “Paris Anlaşması ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin hedefleri doğrultusunda daha sürdürülebilir sistemler geliştirmek, temiz enerji geçişlerini hızlandırmak ve emisyonları azaltmak için enerjiye yatırım yapılması gerektiği vurgulanırken, aynı raporda tam 48 defa emisyon kelimesinin geçmesi de çarpıcıdır. Türkiye’nin yanı sıra, AB başta olmak üzere Amerika ve tüm dünya ülkeleri, iklim tarafsızlığını hedef alan 2023, 2030, 2040 ve 2050 eylem planlarında sürdürülebilir temiz enerji için karbon ayak izinin düşürülmesinin önemi hususunda mutabıktırlar.
CDP 2018 Raporu “ölçemediğinizi yönetemezsiniz” şeklinde başlamaktadır. Bu sözden hareketle, enerji tüketiminde karbon salınımına sebep olan büyük şirketler başta olmak üzere, tüm enerji kullanıcılarının temiz enerji kaynakları ile enerji tedarikini sağlaması konusundaki kararlılık ve alışkanlıkları ve beraberinde hangi enerji türünü kullandıklarına dair şeffaf kaynak paylaşımlarının karbonsuzlaşma hedefine ulaşmada hayati önem taşıdığının altını çizmek gereklidir.
Türkiye, bu noktada, payına düşen sorumlulukları yerine getirerek, sürdürülebilir bir dünya ve temiz bir çevre için mutabık olunan ortak hedefler doğrultusunda, kalkınma hedeflerine halel getirmeyecek çalışma ve düzenlemeleri yapmakta, ikili işbirliğini geliştirmekte, bölgesel ve uluslararası çalışmalara etkin katılım sağlamaktadır. Nitekim, hazırlanan YEK Sertifikaları uyum mevzuatı da bu etkin katılımın yasal ifadesidir. Ülkemiz Kyoto mekanizmalarına katılamamış olmasına karşın, Yeşil İklim Fonu kapsamında finansmana uygun bulunmuştur. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından yayınlanan bilgilere göre Türkiye, Kyoto uygunluk programları dışında kalan karbon kredileri işlemleri ile ilgili küresel gönüllü karbon piyasasında önemli bir rol oynamaktadır. Menşe Garantisi Türkiye’nin karbon tarafsızlığı ve sürdürülebilirlik politikalarının bir sonucu olarak yerel mevzuatımızda görülen Yeşil Enerji Sertifikaları, ülkemizin dünya emisyon ticaretine uyumuna ilişkin yansımalardan biridir.
“Sustainable Energy for All” başlığı altında hazırlanan küresel bir çalışmaya göre enerji dönüşümü ile birlikte Türkiye’nin 2030 yılında toplam nihai enerji tüketiminin neredeyse %40’ını yenilenebilir enerjiden karşılayabilecek potansiyeli olduğunu ve bu rakamın yenilebilir enerji payının günümüzdeki seviyesine oranla neredeyse 3 katı olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye, özellikle rüzgar, güneş ve jeotermal enerji konusunda önemli bir YEK potansiyeline sahiptir. Küresel eğilim ve yenilenebilir yatırım maliyetlerindeki düşüş göz önüne alındığında, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının artmaya devam etmesi beklenmektedir.
30/03/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 11inci maddesi ve 18/05/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 5 inci maddesi ile kamuoyu görüşüne açılan Elektrik Piyasasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi Yönetmeliği Menşe Garantisi adı da verilen YEK Garanti Belgelerinin dayanak mevzuatıdır.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunu’nun 5. Maddesi “YEK Belgesi” hükmünü amirdir. Buna göre YEK Belgesi “Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisinin iç piyasada ve uluslararası piyasalarda alım satımında kaynak türünün belirlenmesi ve takibi için üretim lisansı sahibi tüzel kişiye EPDK tarafından verilen belge” şeklinde tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere bu tanım, Avrupa Birliği tarafından sunulan tanımlamalara da uygundur.
Türkiye, ulusal bir menşe garantisi sisteminin kurulması için bir deneyimle öğrenme sürecinden geçmek zorunda değildir. Avrupa Birliği, yukarıda değindiğimiz üzere, 20 yıldır bu konudaki mevzuatını geliştirmeye çabalamaktadır. Bu durum, Türkiye için Avrupa Birliği’nin geçmiş mevzuat deneyiminden faydalanarak daha gelişmiş bir mevzuat yapabilmesi için önemli bir fırsattır. Avrupa Birliği deneyimi, Türkiye’de geliştirilecek ilgili kurallar için iyi bir temel oluşturmaktadır. Düzenleyen Kuruluşlar Birliği (AIB), Avrupa Enerji Sertifika Sistemi (EECS) ile ilgili gerekli tüm kuralları oluşturmuştur. Bu kurallar ayrıntılı, sağlam temelli ve açıktır.
Nitekim yazının başında belirtildiği üzere ortaya konulan amaç ve bu amaca yönelik mevzuat çalışmaları da Avrupa Birliği mevzuatı ile uyum içerisinde ilerlemektedir. Türkiye, bir Menşe Garanti sistemini desteklemek için gereken teknik ve mevzuat altyapısını birçok aşamada tamamlamaya doğru emin adımlarla ilerlemektedir.
Uygulayıcı kurumları da genel anlamda sürece hazırdır. Buna göre, EPDK üretim lisanslarını düzenlemektedir, böylece prensipte mevcut sistem de üretim kayıt kuruluşu olarak hizmet verecek şekilde genişletilebilir. EPİAŞ, elektrik ve gaz toptan piyasalarını başarıyla yürütmektedir. EPİAŞ ile Dağıtım Sistem Operatörleri olan EDAŞ arasında bir iletişim mekanizması da zaten mevcuttur. EPİAŞ’ın yerli yazılım, şeffaflık platformu gibi oldukça önemli ve başarılı faaliyetleri Menşe Garantisi Sistemini güçlendirecektir.
Elektrik Piyasasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi Yönetmeliği’nin Taslak Metninin 4. maddesinin (m) bendi kontrat hükmünü amir olup, “Organize YEK-G piyasasında, YEK-G belgesini eşleşen fiyat üzerinden teslim alma veya teslim etme yükümlülüğü doğuran sözleşme” olarak tanımlamaktadır. Yakın bir gelecekte söz konusu sertifika alımlarının kayıt zinciri (Blockchain) teknolojisi üzerinden akıllı kontratlarla yapılması beklenmektedir. Şöyle ki, güvenli bir veri tabanı olan Kayıt zinciri, temel olarak klasik kayıt zinciri modeli ile elektriğin kaynağını diğer araçlara göre izlemek için uygundur. Nitekim, yerel mevzuatımızda da düzenleyici kurumlar arasında EPİAŞ’ın tercih edilmesinin de veri tabanı ve teknolojik altyapısının kayıt zinciri (blockchain) teknolojisine en yatkın altyapı sistemine sahip olmasından ötürü olduğu kanaatindeyiz.
Katılımcılığı teşvik eden sistemlerin yeni güç olarak tanımlandığı son zamanlarda, kayıt zincirini, diğer teknolojilerden ayıran en temel özellik, beraberinde getirdiği sektörler arası iş birliği platformları ile kolektif çalışmaya gereksinim duyma niteliğidir. Yeni bir akım olarak kayıt zinciri, münferit şirketler veya ürünler yerine, bir arada değer yaratmayı başarabilen ekosistemleri öne çıkarmayı hedeflerken, emisyon ticaretinin yapısına da çok uygundur.
Menşe Garanti sistemini benimseyen ülkelerin çoğunluğu kayıtları 10 yıl muhafaza etmektedir (Norveç’in belirli kayıtları 25 yıl muhafaza ettiği bilinmektedir) Kayıtların doğruluğuna ilişkin itirazlar şikayet konusu olabilir. Kayıtların doğruluğuna ilişkin idari kurumlar nezdinde doğacak ihtilafların idari yargı kapsamında olacağı kanaatindeyiz. Nitekim 01/01/2021 tarihinde yürürlüğe girecek olan Taslak Yönetmelik’in 18. maddesi organize YEK-G piyasasında itiraz süreçlerini düzenlemektedir.
YEK-G ikili anlaşması, sistem kullanıcıları arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak YEK-G belgesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmayı tanımlamaktadır. Bu çerçevede sistem kullanıcılarının aralarında çıkacak olası ihtilaflarında özel hukuk hükümlerine tabi olacağını belirtmek gerekmektedir. Bir enerji ticaret merkezi olmak isteyen ülkemizde, bu çerçevede ve benzeri ihtilafların çözümü noktasında enerji uyuşmazlıklarına özel ihtisas mahkemelerinin kurulması gerektiğini de değerlendirmek gerekmektedir. Nitekim arabuluculuk ve tahkim yolu ile söz konusu uyuşmazlıkların çözülebilmesine ilişkin sözleşmede bir hüküm konulması halinde, bu alanda uzman arabulucular veya atanacak tahkim üyeleriyle söz konusu uyuşmazlıkların çözümü sağlanabilecektir.
Dünya müthiş bir yenilenebilir enerji devriminin tam ortasında iken, Türkiye elektrikli araçlar, akıllı şehirler, enerji depolama, batarya ve hidrojen altyapıları, tarifeler, karbon tutma ve yeniden kullanımı, enerji verimliliği, hibrit kaynaklar, üreten tüketiciler, kayıt zinciri, araçtan şebekeye teknolojisi (V2G), kuyudan tekere emisyon değerleri ve yenilenebilir devrimine uyumlu birçok konuda, mevzuat altyapısı hızla tamamlamış ve regülasyonlarına devam etmektedir.
Türkiye’de Menşe Garantilerinin potansiyel müşterilerinin kim olacağını değerlendirdiğimizde, 2017 yılında eski Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen “Yeşil Elektrik Araştırmaları” sonuçlarına göre, Türkiye’deki ilk 500 sanayi şirketinin (ISO 500 listesi) %96’sı yeşil elektrik kullanmayı tercih edecekleri ifade edilmiştir. Ayrıca, bu şirketlerin %21’i standart elektrik fiyatından daha pahalı olsa bile yeşil elektriği tercih edeceğini ifade etmiştir. Ticari tüketiciler (ISO 500 listesi), elektrik üretim şirketleri (yenilenebilir), elektrik tedarik şirketleri potansiyel müşterilerden olup, ISO 500 listesindeki şirketlerin profilinde, rafineriler, otomobil üreticileri, demir, çelik, alümin ve bakır endüstrileri, çimento endüstrileri, tersaneler, elektronik ev aletleri üreticileri, kimya ve ilaç endüstrileri, gıda endüstrileri, tekstil, gübre vb. sektörler yer almaktadır.
Nitekim, Uluslararası oyuncuların çevreye yönelik duyarlılıklarını geliştirmeleri için giderek artan bir küresel eğilimin yanı sıra, Türkiye’de aralarında ulusal şirketlerin de bulunduğu 150’den fazla şirketin, 2025 yılına kadar elektrik tüketiminde belirli bir YEK yüzdesine ulaşmaya yönelik sağlam sürdürülebilirlik taahhütleri ve potansiyel hedefleri bulunduğunu belirtmek isteriz.
Büyük otel zincirleri, üniversiteler, araştırma enstitüleri, kamu idaresi, belediyeler, uluslararası şirketler, turizm ve seyahat, telekom ve teknoloji, yiyecek ve içecek, tüketim ürünleri gibi belirli sektörler başta olmak üzere, Türkiye menşeli ürünlerin Avrupa ülkelerine veya ABD’ye ihraç edildiği birçok farklı sektördeki şirket potansiyel menşe garantisi müşterisidir.
Menşe Garantisi konusunda atılacak adımlar ve daha pahalı da olsa bu tarifeye yönelecek olan sanayi kuruluşlarından evsel tüketicilere kadar tüm nihai kullanıcılar, dünyanın ve ülkemizin sıfır karbon hedefine doğru yol almasında önemli paya sahip olacaklardır.