Nükleer Düzenleme Kanunu 08.03.2022 tarih ve 31772 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Kanunla beraber nükleer enerji ve radyasyona ilişkin faaliyetlerin yürütülmesi sırasında tarafların sorumlulukları, Nükleer Düzenleme Kurumunun yetki ve sorumlulukları ve nükleer hadiselerden kaynaklanan nükleer zararlar hakkındaki hukuki sorumluluk rejimleri belirlenmiş, ek olarak Nükleer enerji hukuku en temel mevzuatı böylece yürürlüğe girmiştir.
Kanun’un “Nükleer Zararlara İlişkin Hukuki Sorumluluk” başlıklı 5. bölümünde yeni bir kusursuz sorumluluk hali öngörülmüştür. Ek olarak nükleer hadiselerden kaynaklanan nükleer zararlar hakkında Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 29/7/1960 tarihli Nükleer Enerji Sahasında Hukuki Mesuliyete Dair Paris Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu protokol hükümlerinin uygulanacağı ilkesi benimsenmiştir.
Kanun kapsamında herhangi bir sebepten kaynaklanabilecek nükleer zararlar hakkında; Nükleer Düzenleme Kurumu tarafından veya ülkesindeki makamlar tarafından bir nükleer tesisi işletmek üzere yetkilendirilmiş tüzel kişi ve nükleer tesis işletmek için verilecek lisans alınmadan önceki dönemde nükleer tesisi kuran tüzel kişi, işleten olarak kabul edilecektir.
İşletenin Kanun kapsamındaki sorumlulukları aşağıdaki gibidir:
İşletenin Kanun kapsamındaki sorumluluk sınırları aşağıdaki gibidir:
Buna göre işleten, kusursuz olarak sorumlu olmakla birlikte, işleten, nükleer zarara neden olan nükleer hadisenin, nükleer zarar gören kişinin kastından ya da ağır ihmalinden meydana geldiğini ispat etmesi hâlinde; sadece nükleer zarar gören bu kişiye karşı kısmen veya tamamen sorumluluktan kurtulabilme imkanına sahip olacaktır.
Nükleer kazaların sorumluluk rejimi bildiğimiz kusursuz sorumluluk hallerinden bir takım farklılıklar taşımaktadır. Buna göre nükleer zararlardan sorumluluk açısından her bir nükleer hadise için işletenin sorumluluk miktarlarının çerçevesi 70.000.000 Euro ile 700.000.000 Euro arasında belirlenmiştir.
Ayrıca Kanun kapsamında can kaybı ile kişilerin sağlığına verilen zararlarla ilgili tazminat talepleri farklı olarak her hâlde nükleer hadisenin gerçekleştiği tarihten itibaren 30 yılın, diğer nükleer zararlarla ilgili tazminat talepleri ise nükleer hadisenin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir.
Ülkemizde henüz yakın tarihte harekete geçilmiş olsa da nükleer enerjinin önemli bir enerji kaynağı olduğu tartışılamaz. Ülkemizde ciddi eleştirileri de beraberinde getiren 2023 yılı içerisinde enerji üretimine başlayacak Akkuyu santrali ile birlikte ciddi önem kazanan nükleer enerji konusu ve Nükleer Düzenleme Kanunu’nun pratikte ne gibi kazanımlar sağlayacağı merakla beklenmektedir.